8 Madde ile İstanbul’un Dillere Destan Tarihi Çarşıları
Boğaz’ı, kıyıları, adaları, yalıları, sarayları, sokakları, deha ürünü camileri… İstanbul’un harikalarını saymakla bitiremeyiz. Bu harikalar arasında yerini alan tarihi çarşılar ise dünyada dillere destan olmuş, özellikle Batılı gezginler yazılarında hayranlıklarını dile getirmekten kendilerini alamamışlardır. Sizleri bu köklü çarşıların tarihlerinde kısa bir gezintiye çıkarıyoruz.
Kapalıçarşı dünyanın en büyük ve en eski çarşılarından biri… Yaşı 500 yılı çoktan aştı ama günün her saatindeki kalabalığı, heyecanı, İstanbul’u yaşayan ve yaşatan hali hala aynı… Bu tarihi mekân 22 kapısı, 61 sokağı, 4000 civarında dükkânıyla 47.000 metrekarelik bir alanda İstanbul’un nabzını tutmaya devam ediyor.
Fatih Sultan Mehmet tarafından inşası başlatılan Kapalıçarşı’da dükkânların tümü aynı genişlikte olacak şekilde inşa edilmişti. Loncalara ayrılmış sokaklarda satıcıların rekabet etmesi de yasaktı! Öyle ki içlerinden biri dükkânının önüne tezgâh taşıyıp öne çıkamazdı, çünkü kardeşlik anlayışıyla kurulan Ahilik geleneği hâkimdi. Bu büyük kültürel mirası var eden yorgancılar, fesçiler, terlikçiler gibi loncaların adı artık çarşı içindeki sokak isimlerinde yaşıyor.
Yerli ve yabancı turistlerin İstanbul’a geldiğinde görmeden gitmedikleri bir harika da Mısır Çarşısı’dır. Rivayet o ki Mısır’dan gelen ürünler görece daha fazla olduğu için 18. yüzyılla birlikte Mısır Çarşısı ismiyle anılır olmuş. Osmanlı klasik üslubundaki yapımına başlanan yıl ise 1660.
İnşası tamamlandığında aktar ve pamukçulara tahsis edilen dükkânların yerinde bugün hediyelik eşya, tekstil, gıda, kuyumcu dükkânları bulunuyor. Mısır Çarşısı’na ana rengi ve kokuyu ise eskiden olduğu gibi yine rengârenk haliyle baharat dükkânları veriyor.
500 yıllık koca bir geçmişe sahip çarşılardan biri de Sahaflar Çarşısı… Sahaf, “artık basımı yapılmayan veya ikinci el kitapları alıp satan küçük işletmeler ile bu mesleği yapanlar” anlamına geliyor. Eskiden çarşı esnafı Sahaflar Loncası’na bağlıymış ve sahaf olabilmek için önce çırak sonra kalfa olmak gerekirmiş. Ve ancak ustalığa yükselenler bu işin sahibi olabilirmiş. İçinden bunlar gibi milyonlarca hikâyenin ve kitabın gelip geçtiği Sahaflar Çarşısı, 1950 yılında yaşadığı büyük yangının ardından tekrar dirilmeyi başardı ve bugün de atmosferiyle büyülemeye devam ediyor.
Sultanahmet Camii’nin arka tarafında kalan Sipahi Çarşısı aslında Osmanlı zamanında sipahiler için yapılmış. Tarihi çarşı 1912’de çıkan yangın nedeniyle uzun süre kullanılamazken 1980 yılındaki restorasyon ile tekrar faaliyete başlamış. 1930’larda Bizans mozaiklerinin bulunduğu kazılar sonrasında daha da kıymetlendiği şüphesiz… Çarşı, el dokuması ürünlerin, İznik çinilerinin, yüzlerce çeşit hediyelik eşyanın bulunabildiği dar bir sokak boyunca devam eden bir zaman tünelini andırıyor.
Fatih Sultan Mehmet döneminde sadrazamlık yapan Mahmud Paşa, cami, türbe, hamam, sebil, çeşme ve 265 dükkânlı çarşıdan oluşan, İstanbul’un fetih sonrası ilk dini yapılarından sayılan bir külliye yaptırır. Sonra zamanla bütün semtin adı Mahmutpaşa olur. Bugünkü çarşı ise yine Mahmutpaşa olarak bilinen yokuş üzerinde sağlı sollu kurulan dükkânlardan oluşur. Adeta “yok yok” dedirten çarşı, her daim rengârenk ve telaşlı haliyle İstanbul’un en uğrak pazarlarının başında geliyor.
Bir zamanlar dinmeyen çekiç sesleriyle ziyaretçi ağırlayan Bakırcılar Çarşısı’nda eskisi kadar olmasa da bakır işleyen ustaların çıkardığı sesleri duymak hâlâ mümkün. Kurulduğu günden bu yana sayıları 200’den 20’ye düşmüşse de Beyazıt’taki tarihi çarşı İstanbul’un en orijinal mekânlarından biridir. Usta ellerden çıkan bakır testilerin, kazanların, sebiller, sahanlar, bakraçlar, ibrikler ve tepsilerin bakır rengiyle kuşattığı sokaklarda insanlar tarihi soluduğunu bilerek yürüyor.
3,925 okunma